birisi

listen to the pronunciation of birisi
التركية - الإنجليزية
somebody

Let me out, somebody. I'm locked in. - Birisi beni dışarı çıkarsın. İçeride kilitli kaldım.

There's somebody coming up the stairs. - Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.

someone

She screamed with horror as someone took hold of her arm. - Birisi onun kolundan tuttuğunda o korkudan çığlık attı.

I think that someone went there. - Sanırım birisi oraya gitti.

one (of them); somebody, someone
(Konuşma Dili) be on
any

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

one of them

One of them is lying. - Onlardan birisi yalan söylüyor.

One of them will have to go. - Onlardan birisi gitmek zorunda kalacak.

one

There were two people in it, one of her girl students and a young man. - Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.

One of my favorite tunes was playing on the radio. - En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu.

particular person
anyone

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

anybody

He is very slow at making friends with anybody. - Birisiyle arkadaş olmada çok yavaş.

I don't think Tom killed anybody. - Tom'un birisini öldürdüğünü sanmıyorum.

biri
somebody

Somebody has broken this dish. - Biri bu tabağı kırdı.

Somebody had drowned her in the bathtub. - Biri onu küvette boğmuştu.

biri
one

Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook. - Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

biri
{i} cookie

I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon. - Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.

Would it be OK if I ate one of these cookies? - Bu kurabiyelerden birini yiyebilir miyim?

biri
any

Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me? - Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?

You may choose any of them. - Onlardan herhangi birini seçebilirsin.

biri
one of

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

biri
anyone

Well, yes, but I don't want anyone to know. - Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.

Never have I heard anyone say a thing like that. - Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.

biri
soul

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

There's not a living soul around here. - Buralarda yaşayan biri yok.

biri
first

It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now? - Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

Poland was one of the first countries to recognize the Republic of Turkey. - Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.

hiç birisi
none
biri
someone

Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life. - Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.

You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without. - Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

biri
in one

Tom is sitting in one of the chairs. - Tom koltuklardan birisinde oturuyor.

Tom bought a bag of apples and he ate a third of them in one day. - Tom bir çanta elma satın aldı ve bir günde bunların üçte birini yedi

biri
of one

His face reminded me of one of my friends in my senior high school days. - Onun yüzü bana lise günlerimdeki arkadaşlarımdan birini hatırlatıyor.

Here is a sample of the work of one of our workmen. - İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.

biri
one of them

If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary. - İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

One of them is a spy. - Onlardan biri bir casus.

biri
one (of them); somebody, someone
biri
one; cookie
biri
_un
her birisi
each one
herhangi birisi
anyone, anybody
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف birisi في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

biri
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
التركية - التركية
Bilinmeyen bir kimse
Bilinmeyen bir kimse: "Birisi sezecek olsa, kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener
birisi boş olmak
Evlilik birliği sona ermek, boşanmak
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında, belirtenin hor görüldüğünü anlatır
biri
Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon
biri
Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal
biri
Bir tanesi
biri
Bilinmeyen bir kimse
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatır