birçok

listen to the pronunciation of birçok
التركية - الإنجليزية
a lot of

A lot of clients come to the lawyer for advice. - Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.

Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website. - 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.

many

There are many beautiful parks in London. - Londra'da birçok güzel park vardır.

The common language of many Asians is English. - Birçok Asyalının ortak dili İngilizce'dir.

deuced
manifold
multiple

I can't imagine how much more colourless life would be without multiple languages. - Yaşamın birçok dil olmadan ne kadar fazla renksiz olacağını düşünemiyorum.

Tom has been shot multiple times. - Tom birçok kez vuruldu.

a great deal of

Television has a great deal of influence on society. - Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.

a lot

A lot of English words are derived from Latin. - Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.

She saw a lot of animals on the road. - Yolda birçok hayvan gördü.

lot

A lot of English words are derived from Latin. - Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.

A lot of clients come to the lawyer for advice. - Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.

numerous

Numerous countries have signed a nuclear disarmament agreement. - Birçok ülke nükleer silahsızlanma anlaşmasını imzaladı.

Numerous other lawsuits are pending. - Diğer birçok dava bekliyor.

lots of

Lots of people are interested in cars, but they're really nothing to me. - Birçok kişi arabalarla ilgilenir fakat arabalar benim için bir şey ifade etmiyor.

Lots of superstitions are still believed in. - Hâlâ birçok batıl inanca inanılıyor.

a good deal
a good

A good many people were there. - Birçok kişi oradaydı.

There were a good many candidates for the position. - Pozisyon için birçok iyi adaylar vardı.

(deyim) a hell of a lot
several

The fight resulted in several arrests. - Kavga, birçok tutuklamalarla sonuçlandı.

Several students were absent from school because of colds. - Birçok öğrenci soğuk algınlığından dolayı okula gelmedi.

a good deal of
quite a few

Quite a few people have two cars. - Birçok insanın iki arabası var.

There were quite a few rotten apples in the basket. - Sepette birçok çürük elmalar vardı.

a great deal

On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience. - Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.

Television has a great deal of influence on society. - Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.

a lot of, lots of; many, numerous; a lot of, lots of, a good deal (of), a great deal (of)
many, a lot of: Birçok kişi geldi. A lot of people came
a good many

There were a good many candidates for the position. - Pozisyon için birçok iyi adaylar vardı.

A good many people were there. - Birçok kişi oradaydı.

umpteen
a good few
various

There are various ways of enduring the pain. - Acıya katlanmanın birçok yolu var.

She was mimicking the various people in our office. - O ofisteki birçok insanı taklit ediyordu.

seventy
any number of
many a
not a few

Not a few people live to be over eighty. - Birçok insan seksen yıldan fazla yaşamaz.

many of
the many

Despite the many tragedies she has had in life, she remains to have the pureness of her heart. - Hayatta yaşadığı birçok trajediye rağmen, o, kalbinin saflığına sahip olmayı sürdürüyor.

What we call 'Standard English' is only one of the many dialects spoken all over the world. - Standart İngilizce dediğimiz şey sadece bütün dünyada konuşulan birçok lehçeden biridir.

many one
with a lot
many other
lots

Lots of people are interested in cars, but they're really nothing to me. - Birçok kişi arabalarla ilgilenir fakat arabalar benim için bir şey ifade etmiyor.

Lots of superstitions are still believed in. - Hâlâ birçok batıl inanca inanılıyor.

few

There were quite a few rotten apples in the basket. - Sepette birçok çürük elmalar vardı.

Quite a few people have two cars. - Birçok insanın iki arabası var.

birçok iş yapabilen
versatile
birçok bakımdan
in many respects
birçok dilde
polyglot
birçok hususta
in many respects
birçok işe uygun (alet)
versatile
birçok kez
several times

The telephone rang several times. - Telefon birçok kez çaldı.

Tom has been arrested several times. - Tom birçok kez tutuklandı.

birçok kişi
many people
birçok ortak noktası olmak
(deyim) have something in common
birçok parçadan oluşan
built-up
birçok parçalardan oluşan
composite
birçok yönden
in many ways
birçok defa
many times
birçok şey
many things

Cows supply us with many things we need. - İnekler ihtiyacımız olan birçok şey bize verirler.

Tom is interested in many things. - Tom birçok şeyle ilgileniyor.

birçok ana sözleşme
(İnşaat) multiple prime contracts
birçok anlamda
in many aspect
birçok anlamda
in various aspects
birçok anlamda
in various terms
birçok defa
so many times
birçok kere
time and again
birçok kez
many times

He looked back at us many times and walked away. - O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.

I have traveled many times. - Ben birçok kez seyahat ettim.

birçok kez
numbers of times
birçok kez
plenty of times

That's happened to me plenty of times. - Bu birçok kez başıma geldi.

Tom has done that plenty of times. - Tom onu birçok kez yaptı.

birçok konuyu deşmek
(deyim) cover a lot of ground
birçok konuyu içeren anlaşma
package deal
birçok parçadan oluşan
built up
birçok sahada
in many fields
birçok sinirlerin iltihabı
(Tıp) polyneuritis
birçok yerde
passim
birçok şeyden nefret etme
(Pisikoloji, Ruhbilim) polyphobia
birçok şeye ilgi duyan adam
man of wide interests
bir çok
quite a few
bir çok
umpteen
birçok kere
many times

I've been to Italy many times. - Birçok kere İtalya'da bulundum.

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

Bir çok
a far
bir çok
a lot of

Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud. - Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.

Recently, there's been a lot of talk about distance education. - Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.

bir çok
many to one
التركية - التركية
Oldukça çok, sayısı belirsiz, bir hayli, müteaddit
Oldukça çok, sayısı belirsiz, bir hayli, müteaddit: "Bu satırları, birçok mektuba biraz cevap olsun diye yazıyorum."- H. E. Adıvar
kaç
(Osmanlı Dönemi) BECİR
(Osmanlı Dönemi) BESÎ
bir dolu
Birçok kez
kerrat
Birçok şey
ne
birçok
المفضلات