Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
She got married without her parents knowing it.
- O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
Ken talks as if he knew everything.
- Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
Ken didn't know what to say next.
- Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
Mr Hashimoto is known to everyone.
- Bay Hashimoto herkes tarafından bilinir.
Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
- Mor blev i bilen mens far handlede ind.
O, bana yeni arabasını gösterdi.
- Hun viste mig sin nye bil.
Bu arabayı sana kim sattı?
- Hvem solgte denne bil til dig?