bilincinde

listen to the pronunciation of bilincinde
التركية - الإنجليزية
conscious

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

I myself was not conscious of it, but I may have been jealous of his success. - Kendim onun bilincinde değildim, fakat onun başarısını kıskanıyor olabilirim.

awake
bilinç
consciousness

Consciousness is a precondition of being. - Bilinç varlığın ön koşuludur.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

bilinç
conscious

His rudeness was conscious, not accidental. - Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.

Tom is barely conscious. - Tom neredeyse hiç bilinçli değil.

bilincinde olan
cognizant
bilincinde olmak
conscious of
bilincinde olarak
recognising
bilincinde olmak
be conscious of
bilincinde olmak
to be awake to something
bilincinde olmak
to be conscious of
bilincinde olmak
(Dilbilim) alive to
bilincinde olmak
be awake to something
bilincinde olmak
awake to something
bilincinde olmak
keep one's finger on the pulse
bilincinde olarak
(Hukuk) conscious that (in protocol)
bilincinde olarak
(Hukuk) (uluslar arası sözleşmelerde) recognising ... (in convention)
bilincinde olma
sense
bilincinde olmak
to be conscious of, to be awake to sth
bilinç
conscience

Conscience is the knowledge that someone is watching. - Bilinç birinin izlediği bilgidir.

Bilinç
(Tıp) mind
bilinç
scruple
bilinç
the conscious
bilinç
awareness
bilinç
feeling
bilinç
The conscious, consciousness
التركية - التركية

تعريف bilincinde في التركية التركية القاموس.

Bilinç
es
Bilinç
şuur
BİLİNÇ
(Osmanlı Dönemi) t. Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali. Şuurun dereceleri vardır. Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza. Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır. Maddede şuur yoktur. Ve şuurun maddi izahı şuursuzca bir izah olup batıldır. (Bak: Şuur)
BİLİNÇ
(Hukuk) Şuur
bilinç
Bir toplumdaki ruhî etkinliklerin veya ruhî durumların bütünü
bilinç
Dimağ
bilinç
İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur
bilinç
Temel bilgi, temel görüş
bilinç
Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci, şuur
bilinç
Bir toplumdaki ruhsal etkinliklerin veya ruhsal durumların bütünü
bilinç
Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci, şuur: "Davranışlarını bir an önce bilincinin denetiminden kurtarmak için, kadehleri birer dikişte boşaltmaya mı başladı?"- F. R. Atay
bilincinde
المفضلات