She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
She is never online, even during her vacation.
- O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
- Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
Nobody can do that as well as me, not even Tom.
- Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
Even if my house catches fire it would soon be put out.
- Evim yansa bile kısa sürede söndürülürdü.
You must do the work, even if you do not like it.
- Sevmeseniz bile, işi yapmanız gerekir.
What do you believe is true even though you cannot prove it?
- Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?
Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
- Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
I haven't even looked at that yet.
- Ben daha ona bakmadım bile.
We weren't even in Boston at that time.
- O zaman biz bile Boston'da değildik.
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
I'll sharpen your knife for you.
- Sizin için bıçağınızı bileyeceğim.
Tom sharpened the knives for Mary.
- Tom Mary için bıçakları biledi.
Tom sharpened the knives.
- Tom bıçakları biledi.
Even if you lose lakhs, stay honest.
- Yüz bin kaybetsen bile, dürüst kal.
He didn't divulge the information, not even under pain of torture.
- O, işkence acısı altında bile bilgileri açıklamadı.
Not even one taxi stopped.
- Bir taksi bile durmadı.
Tom bought a camera just a couple of days ago, but he's already lost it.
- Tom sadece birkaç gün önce bir kamera aldı fakat çoktan kaybetti bile.
It is already nine o'clock.
- Saat dokuz oldu bile.
It can be very cold here even in May.
- Mayısta bile burada hava çok soğuk olabilir.
It's even very cold in May.
- Mayısta bile hava çok soğuk.
Safra kesesi safra üretir.
- The gallbladder produces bile.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.