In the end, porn doesn’t whet men’s appetites—it turns them off the real thing.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine pachinko oynayarak tüm vaktini harcıyor.
Nobody can do that as well as me, not even Tom.
- Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
- Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
I will go even if it rains.
- Yağmur yağsa bile gideceğim.
You must do the work, even if you do not like it.
- Sevmeseniz bile, işi yapmanız gerekir.
Tom can still play the piano even though he doesn't own one now.
- Şu anda kendine ait bir piyanosu olmasa bile Tom hâlâ piyano çalabiliyor.
What do you believe is true even though you cannot prove it?
- Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?
Tom had never even heard of that band at that time.
- Tom o zaman o bandoyu hiç duymadı bile.
We weren't even in Boston at that time.
- O zaman biz bile Boston'da değildik.
I'll sharpen your knife for you.
- Sizin için bıçağınızı bileyeceğim.
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
Tom sharpened the knives for Mary.
- Tom Mary için bıçakları biledi.
Tom sharpened the knives.
- Tom bıçakları biledi.
Even if you lose lakhs, stay honest.
- Yüz bin kaybetsen bile, dürüst kal.
Not even one taxi stopped.
- Bir taksi bile durmadı.
He had not even known that she was sick.
- Onun hasta olduğu bile bilmiyordu.
I suppose you've already bought a ticket.
- Sanırım önceden bir bilet aldın.
I've already bought my ticket.
- Ben zaten biletimi aldım.
In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
- Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
It can be very cold here even in May.
- Mayısta bile burada hava çok soğuk olabilir.
Safra kesesi safra üretir.
- The gallbladder produces bile.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.