If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
We won't know whether we can do it or not unless we try.
- Denemeden onu yapıp yapamayacağımızı bilemeyiz.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
Nobody can do that as well as I can, not even Tom.
- Kimse bunu benim yapabildiğim kadar iyi yapamaz, Tom bile.
Nobody can do that as well as me, not even Tom.
- Kimse bunu benim kadar iyi yapamaz, Tom bile
Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
- Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
He'll play golf even if it rains.
- Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
What do you believe is true even though you cannot prove it?
- Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?
Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
- Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
Did you even know that you could buy apples at that store?
- O dükkandan elma satın alabileceğini bile biliyor muydun?
I haven't even looked at that yet.
- Ben daha ona bakmadım bile.
Have you ever sharpened this knife?
- Bu bıçağı hiç biledin mi?
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
I just sharpened my knife this morning.
- Ben sadece bu sabah bıçağımı biledim.
Tom sharpened the knives for Mary.
- Tom Mary için bıçakları biledi.
Even if you lose lakhs, stay honest.
- Yüz bin kaybetsen bile, dürüst kal.
The king would not even read the message.
- Kral mesajı bile okumadı.
He didn't divulge the information, not even under pain of torture.
- O, işkence acısı altında bile bilgileri açıklamadı.
Have you already bought your ticket?
- Önceden biletinizi aldınız mı?
Tom bought a camera just a couple of days ago, but he's already lost it.
- Tom sadece birkaç gün önce bir kamera aldı fakat çoktan kaybetti bile.
Even without makeup, she's very cute.
- Makyajsızken bile çok hoş.
It can be very cold here even in May.
- Mayısta bile burada hava çok soğuk olabilir.
Tom isn't very good at sharpening knives.
- Tom bıçakları bilemede pek iyi değil.
Tom is pretty good at sharpening knives.
- Tom bıçak bilemede oldukça iyidir.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.
Safra kesesi safra üretir.
- The gallbladder produces bile.