Black clouds announced the coming thunderstorm.
- Siyah bulutlar gelen gök gürültülü fırtınayı bildirdi.
She announced her intention to retire.
- O, ona emekli olma niyetini bildirdi.
She pasted a notice on the wall.
- O, duvara bir bildiri yapıştırdı.
The notice was badly printed.
- Bildirim kötü biçimde basıldı.
Why wasn't I notified?
- Neden bana bildirilmedi?
He notified me that he would start at three.
- Saat üçte başlayacağını bana bildirdi.
They will notify him.
- Onlar ona bildirecek.
Why didn't the police notify us?
- Niçin polis bize bildirmedi?
Do you have anything to declare?
- Bildirecek bir şeyiniz var mı?
I have something to declare.
- Bildirecek bir şeyim var.
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
- Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
Ken didn't know what to say next.
- Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
Ken is as tall as Bill.
- Ken Bill kadar uzun boylu.
Mr Hashimoto is known to everyone.
- Bay Hashimoto herkes tarafından bilinir.
Football is the most known sport in the world.
- Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
- Mor blev i bilen mens far handlede ind.
O, ona arabasını sattı.
- Hun solgte sin bil til ham.
Bu arabayı sana kim sattı?
- Hvem solgte denne bil til dig?