Black clouds announced the coming thunderstorm.
- Siyah bulutlar gelen gök gürültülü fırtınayı bildirdi.
They announced their engagement to the family.
- Nişanlarını ailelerine bildirdiler.
You'll receive a notice in a few days.
- Birkaç gün içinde bir bildirim alacaksınız.
Tom was fired without notice.
- Tom bildirimsiz kovuldu.
Why wasn't I notified?
- Neden bana bildirilmedi?
If that happens, you'll be the first to be notified.
- Eğer bu olursa ilk olarak size bildirilecek.
If there's a better solution, then I'll notify you about it as soon as possible.
- Daha iyi bir çözüm olursa en kısa sürede onu sana bildiririm.
They will notify him.
- Onlar ona bildirecek.
I don't have anything to declare.
- Bildirecek bir şeyim yok.
I have nothing to declare.
- Bildirecek bir şeyim yok.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
A healthy man does not know the value of health.
- Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
- Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Ken didn't know what to say next.
- Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
- Mor blev i bilen mens far handlede ind.
O, ona arabasını sattı.
- Hun solgte sin bil til ham.
Bu arabayı sana kim sattı?
- Hvem solgte denne bil til dig?