bestowed, granted

listen to the pronunciation of bestowed, granted
الإنجليزية - التركية

تعريف bestowed, granted في الإنجليزية التركية القاموس.

given
göz önünde tutulursa
given
{s} verilmiş

Sophie'nin kendi midillisi vardı. Ona babası tarafından verilmişti. - Sophie had her own pony. It had been given to her by her father.

Sadece verilmiş 30 dakikada, soruların hepsini cevaplayamazdık. - Given only thirty minutes, we couldn't answer all the questions.

given
given name küçük isim
given
verili

Bana ikinci bir şans veriliyor. - I'm being given a second chance.

Bu yıl yine amatör müzisyenler tarafından birçok konser veriliyor. - Again this year a lot of concerts are being given by amateur musicians.

given
ortada olduğuna göre
given
{f} ver

Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu. - We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.

Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti. - Allen was given a problem that was impossible to solve.

given
eğilimli
given
bakılırsa
given
Belirli

İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur. - The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.

given
(sıfat) verilmiş, belirlenmiş, belli, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı
given
ilk bilgi
given
{s} belli
given
f., bak. give. s. belirli, muayyen. i. veri
given
birinci isim
given
imza ve tarihi atılmış
given
{s} bilinen
given
veri

Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi. - Food and blankets were given to the refugees.

Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti. - Allen was given a problem that was impossible to solve.

given
{s} tarihli ve onaylı
given
{s} belirlenmiş
الإنجليزية - الإنجليزية
{s} given
bestowed, granted
المفضلات