berideki

listen to the pronunciation of berideki
التركية - الإنجليزية
hither
To this place, to here

He went hither and thither.

here to
On this side; the nearer
over here
{a} nearer, lower
{a} to this place or end
Being on the side next or toward the person speaking; nearer; correlate of thither and farther; as, on the hither side of a hill
Hither means to the place where you are. He has sent hither swarms of officers to harass our people
in a sense not physical
here, to this place
to this place (especially toward the speaker); "come here, please"
Hither and thither means in many different directions or places, and in a disorganized way. In American English, the expression hither and yon is sometimes used. Refugees run hither and thither in search of safety. the awful amount of time I spend moving things hither and yon every year!. here
To this place; used with verbs signifying motion, and implying motion toward the speaker; correlate of hence and thither; as, to come or bring hither
To this point, source, conclusion, design, etc
Applied to time: On the hither side of, younger than; of fewer years than
beri
since

She has been busy since last week. - O, geçen haftadan beri meşgul.

Spain has been a democracy since 1975. - İspanya'nın 1975'ten beri bir demokrasisi var.

beri
onwards
beri
from

Tom hasn't heard from Mary since she moved to Boston. - Tom Mary'den o Boston'a taşındığından beri haber almadı.

Tom has been working as a translator ever since he graduated from college. - Tom üniversiteden mezun olduğundan beri bir çevirmen olarak çalışmaktadır.

beri
on
beri
for

Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year. - Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.

Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him. - Tom'un alnında Mary onu son gördüğünden beri yeni bir yara vardı.

beri
the near side
beri
this way
beri
free
beri
ever since

Tom came to Japan three years ago and has been living here ever since then. - Tom üç yıl önce Japonya'ya geldi ve o zamandan beri burada yaşamaktadır..

I've known Jim ever since we were children. - Çocukluğumuzdan beri Jim'i tanıyorum.

beri
onward
beri
down

Tom's gone down two pant sizes since he went vegan. - O vegan olduğundan beri Tom iki pantolon ölçüsü düştü.

That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized. - Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.

beri
the near side; this way; since, ever since; for
beri
here; near, this side (of)
التركية - التركية

تعريف berideki في التركية التركية القاموس.

BERÎ
(Osmanlı Dönemi) (Berâet. den) Kurtulmuş. Temiz. Kayıt ve hüküm altında olmayan. Zimmeti bulunmayan adam. Hiçbir karışıklık, kusur ve noksanı olmayan. Hastalıktan sâlim olan. (Bak: Ber
beri
Bu uzaklıkta bulunan
beri
çilek ve kiraz gibi etli ve ince kabuklu meyveler
beri
Bu uzaklıkta bulunan: "Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var."- S. F. Abasıyanık. Çıkma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir: "Kar sabahtan beri yağmıştı."- S. F. Abasıyanık
beri
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
beri
Çıkma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir
berideki
المفضلات