bereketli

listen to the pronunciation of bereketli
التركية - الإنجليزية
fruitful
fertile

Tom has a fertile imagination. - Tom'un bereketli bir hayal gücü var.

Now there is nothing but desert, where there used to be a fertile plain. - Şimdi bereketli bir ovanın olduğu yerde çölden başka bir şey yok.

opulent
plentiful
fat
blessed
flush
teem
rank
rich
generous
lush
plenteous
(money) which brings satisfaction to its possessor
exuberant
fertile, productive, fructuous
copious
fruitful, bounteous
(food) a little of which goes a long way, a little of which can be made to go a long way, a small amount of which will make a dish that will feed many people
blessed, fruitful, plentiful, fertile, abundant, rich
luxuriant
productive
abundant
fecund
overflowing
teeming
plenty
loamy
bereketli toprak
loam
bereket
plentifulness
bereket
fruitfulness
bereket
abundance
bereketli (toprak)
benign
bereketli bir biçimde
productively
bereketli halde (toprak)
benignly
bereketli bir şekilde
fertilely
bereketli bir şekilde
fatly
bereketli bir şekilde
lushly
bereketli olsun! May it
be plentiful! (said to a person who is working in the fields or eating)
bereketli şey
bumper
bereket
fertility

Red is the color of love, passion, fertility and power. - Kırmızı aşk, tutku, bereket ve güç rengidir.

bereket
blessing

May the blessings of God be upon you. - Allah'ın bereketi üzerinize olsun.

bereket
benediction
bereket
abudance
bereket
advertising
bereket
plentitude
bereket
mercy
bereket
fertile

Tom has a fertile imagination. - Tom'un bereketli bir hayal gücü var.

Now there is nothing but desert, where there used to be a fertile plain. - Şimdi bereketli bir ovanın olduğu yerde çölden başka bir şey yok.

bereket
plenteousness
bereket
benison
bereket
fortunately, thank heaven
bereket
plenty
bereket
blessing; divine gift
bereket
prolificness
bereket
abundance, plenty; increase; fruitfulness
bereket
prolificacy
bereket
abundance, fertility, increase; blessing; rain
bereket
prov. rain
bereket
cornucopia
bereket
copiousness
bereket
profusion
bereket
plenitude
bereket
richness
bereket
fruitful
bereket
plentiful
التركية - التركية
Bol, verimli: "Ey vatanın bağrı yanık bucağı / Hani senin bereketli hasadın."- M. E. Yurdakul
Bol, verimli
artağan
BEREKET
(Osmanlı Dönemi) Bolluk. Çokluk. Feyiz. Cenab-ı Hakk'ın lütfu, ihsanı. Uğurluluk. Meymenet, saadet... Kanaat-ı kat'iye verecek derecede tecrübeler vardır ki: Nasıl çocukların aczlerine binâen rahmet tarafından rızıkları hârika bir sûrette memeler musluklarından gönderiliyor ve akıttırılıyor... Öyle de, mâsumiyet kesbeden imanlı ihtiyarların rızıkları da, bereket sûretinde gönderiliyor. Hem bir hânenin bereket direği, o hanedeki ihtiyarlar olduğu; hem bir hâneyi belâlardan muhafaza edici, içindeki beli bükülmüş mâsum ihtiy
Bereket
(Osmanlı Dönemi) KEVSER
Bereket
feyezan
bereket
İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı olarak sonucu
bereket
Bolluk, gürlük, ongunluk, feyiz, feyezan: "Çocuk gönlüm kaygılardan azade / Yüzlerde nur, ekinlerde bereket."- O. V. Kanık. İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı olarak sonucu: "Bereket, o sıralarda henüz bu sözü bilmiyordum."- E. Bener
bereket
Yağmur
bereket
Bolluk, gürlük, ongunluk, feyiz, feyezan
bereket
(Osmanlı Dönemi) bolluk
bereketli
المفضلات