الإنجليزية - التركية
تعريف berated في الإنجليزية التركية القاموس.
- berate
- azarlamak
- berate
- haşlamak
- berate
- azarla
Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.
-The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes.
- berate
- {f} fırça atmak (Argo)
- berate
- fırça atmak
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف berated في التركية التركية القاموس.
- BERAT
- (Hukuk) Bir kimseye madalya veya herhangi bir ayrıcalık verildiğini belirten belge
- BERAT
- (Osmanlı Dönemi) Nişân. Rütbe. İmtiyaz ve taltif için verilen resmi kâğıt
- berat
- Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent
- berat
- Berat Gecesi, Berat Kandili
- berat
- (Osmanlı Dönemi) nişan rütbe, imtiyaz ve taltif için verilen kâğıt
- berat
- Bir kimseye verilen nişan, rütbe veya toprak imtiyazını gösterir belge
- berat
- Bir buluşun ve kullanım hakkının kime ait olduğunu gösteren belge
- berat
- Osmanlı İmparatorluğunda bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف berated في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- past of berate
- berate
- To chide or scold vehemently; to lecture or rate
During the rally, he berates the crowd for their cowardice.
- berate
- If you berate someone, you speak to them angrily about something they have done wrong. Marion berated Joe for the noise he made. = chide, rebuke. to speak angrily to someone because they have done something wrong (rate (14-20 centuries))
- berate
- {f} scold, rebuke, reproach
- berate
- To rate or chide vehemently; to scold or lecture
- berate
- To rate or chide vehemently; to scold
- berate
- censure severely or angrily; "The mother scolded the child for entering a stranger's car"; "The deputy ragged the Prime Minister"; "The customer dressed down the waiter for bringing cold soup"
المصطلحات ذات الصلة
berated
الواصلة
be·ra·tedالتركية النطق
bîreytîdالنطق
/bəˈrātəd/ /bɪˈreɪtɪd/
Resimler
السابق
المفضلات