benimseme

listen to the pronunciation of benimseme
التركية - الإنجليزية
adoption

The puppy's single good eye begs me for adoption. - Yavru köpeğin tek iyi gözü benimseme için yalvarıyor.

espousal
embrace

We should embrace that. - Onu benimsememiz gerekir.

appropiation
adopt

Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate. - Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.

We have decided to adopt your idea. - Fikrini benimsemeye karar verdik.

embracement
acception
appropriation; assimilation
appropriation; espousal
assimilation, making (something) one's own
{i} appropriation
benimsemek
(Hukuk) adopt

Adopting a low calorie diet will increase your lifespan. - Düşük kalorili bir diyet benimsemek yaşam sürenizi artıracaktır.

Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate. - Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.

benimseme sayısı
acceptance number
benimseme-direnme
(Pisikoloji, Ruhbilim) acceptance-resistance
benimsemek
embrace
benimsemek
espouse
benimsemek
{f} assimilate
benimsemek
{f} internalize
benimse
(Bilgisayar) accept

Jackson accepted their advice. - Jackson onların tavsiyesini benimsedi.

benimse
(Bilgisayar) set
benimsemek
(Kanun) absorption
benimsemek
naturalize
benimsemek
appropriate
benimsemek
take on
benimsemek
(Politika, Siyaset) adoption
benimsemek
take over
benimsemek
embark on
benimsemek
nibble
benimsemek
nibble at
benimsemek
applaud
Avrupa Standartlarını benimseme
(Hukuk) adoption of European Standards
benimse
adopted

Tom adopted Mary's idea. - Tom Mary'nin fikrini benimsedi.

Tom adopted our method of bookkeeping. - Tom defter tutma metodumuzu benimsedi.

benimsemek
latch on to
benimsemek
commandeer
benimsemek
be sold on
benimsemek
seize upon
benimsemek
seize
benimsemek
interiorize
benimsemek
take up seriously
benimsemek
to make (something) one's own, assimilate, absorb, imbibe
benimsemek
to appropriate, to adopt
benimsemek
to appropriate; to consider or treat (something) as if it were one's own property
benimsemek
{f} hug
yunan uygarlığını benimseme
Hellenization
التركية - التركية
Benimsemek işi, sahip çıkma, tesahup
benimsemek
Bir şeye, birine bağlanmak, ısınmak
benimsemek
Bir şeye, birine bağlanmak, ısınmak: "Karım içinde büyüdüğü bu evi bütün psikolojik derinliğiyle benimsemişti."- A. H. Tanpınar
benimsemek
Bir şeyi kendine mal etmek, sahip çıkmak, kabullenmek, tesahup etmek: "Ağzın kulaklarına vardı, işi âdeta benimsedin."- R. H. Karay
benimsemek
Bir şeyi kendine mal etmek, sahip çıkmak, kabullenmek, tesahup etmek
benimsemek
mal olmak
benimseme
المفضلات