تعريف ben(arapça) في التركية الإنجليزية القاموس.
- ben
- i
- ben
- beauty spot
- ben
- myself
I can't bring myself to trust his story.
- Ben onun hikayesine inanamıyorum.
For myself, I would like to take part in the game.
- Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
- ben de
- me too
Do you like to travel? Me too.
- Seyahat etmeyi sever misin? Ben de.
You live in Rome? Me too!
- Sen Roma'da mı yaşıyorsun? Ben de!
- ben
- nevus
- ben
- the "I" part of the psyche
- ben
- dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
- ben de
- me too; same here
- ben teşekkür ederim
- you are welcome
- ben
- freckle (on a person's skin)
- ben
- spot, macula (in the eye)
- ben
- (Anatomi) spiloma
- ben biliyorum
- i know
- ben bizzat kendim
- me myself and i
- ben buradayım
- i am here
- ben dahil
- including me
- ben de insanım
- i am human
- ben geldim
- i'm home
- ben gidiyorum
- i'm going
I'm going and that's that.
- Ben gidiyorum ve hepsi bu kadar.
- ben iyiyim
- i'm fine
I'm fine and I'm not sick.
- Ben iyiyim ve hasta değilim.
You look very tired. No, mom, I'm fine.
- Çok yorgun görünüyorsun. Hayır anne, ben iyiyim.
- ben iyiyim
- i am fine
- ben kavramı
- ego
- ben kavramı
- self
- ben kimim
- who am i
Who am I? I am a poet. What do I do? I write. How do I live? I just live.
- Ben kimim? Ben bir şairim. Ne yapıyorum? Yazıyorum. Nasıl yaşıyorum? Güçbela yaşıyorum.
Who am I? Where do I come from? Is there life after death? What is the meaning of life on earth?
- Ben kimim? Nereden geliyorum? Ölümden sonra hayat var mı? Dünyada yaşamın anlamı nedir?
- ben kuşağı
- me generation
- ben mari
- water bath
- ben mari
- (Gıda) bain marie
- ben merkezcilik
- egocentrism
- ben nesli
- (Ticaret) me generation
- ben okula gittim
- i went to school
- ben türkiyedenim
- i am from turkey
- ben türkiyeliyim
- i am from turkey
- ben türküm
- i am turk
- ben yaptım
- i did it
- ben yokum
- nothing doing
- ben öğretmenim
- i am a teacher
- ben bekliyorum
- i am waiting
- ben bekliyorum
- i'm waiting
- ben de seni seviyorum canım
- i love you too honey
- ben de seni özledim
- i missed you too
- ben den
- I den
- ben evlenmek istiyorum
- i want to get married
- ben her gece kitap okurum
- i read book every night
- ben ingilizce anlayabilirim fakat konuşamam
- i can understand English but can not speak
- ben sana ne yaptım
- what did i do to you
- ben tek başındayım
- i am alone
- ben tek başındayım
- i am all by myself
- ben yapabiliyorum
- i can do it
- ben-van
- I-van
- ben
- mole, beauty spot
- ben
- mole; ego
- ben
- mole; beauty spot
- ben ailemle birlikteyim
- I'm with my family
- ben amerika'dan geliyorum
- I am from the USA
- ben anlamaz
- it's all chinese to me
- ben aptalın tekiyim
- (Bilgisayar) i'm a jerk
- ben beklerken bu pantolonları ütüler misiniz
- Can you press these pants while I wait
- ben beklerken tamir edebilir misiniz
- Can you repair this while I wait
- ben bir şey yapmadım
- no thanks to me
- ben bu işte yokum
- i am out of that!
- ben bu yarışta yokum
- i'm not in this race
- ben bugün okula gidemedim
- i couldn't go to school today
- ben bundan anlamam
- this is out of my field
- ben bundan anlamam
- out of my field
- ben böyle sanıyorum
- that's my way of thinking
- ben böyleyim
- i am built that way
- ben de
- So do I
She likes jazz, and so do I.
- O, jazdan hoşlanır, ve ben de.
He likes jazz, and so do I.
- O jazz sever, ve ben de öyle.
- ben de
- Neither do I
He doesn't speak French, neither do I.
- O, Fransızca konuşmaz, ben de.
My wife usually doesn't drink coffee at night, and neither do I.
- Karım genellikle gece kahve içmez ve ben de içmem.
- ben de (olumsuz)
- not myself either
- ben de (olumsuz)
- me neither
- ben de senin kadar biliyorum
- (deyim) your guess is as good as mine
- ben düşmek
- 1. to get moles or dark brown freckles on (one's skin). 2. for a spot to appear in (one's eye). 3. (for a ripening fruit) to become flecked with dark spots of color
- ben gitmeden önce
- before i go
- ben grupla birlikteyim
- I'm with a group
- ben hallederim
- i would handle it
- ben hallederim
- i would take care of it
- ben hallederim
- i will handle it
- ben hallederim
- i will take care of it
- ben işadamıyım
- I'm a businessman
- ben işkadınıyım
- I'm a businesswoman
- ben kayboldum
- I'm lost
- ben merkezci
- egocentric
Thomas thinks he's the center of the world. He's very egocentric.
- Thomas kendisini dünyanın merkezi zannediyor. O, çok ben merkezci.
- ben merkezli kimse
- swellhead
- ben new york'a transit giden bir yolcuyum
- I am a transit passenger to New York
- ben on altı yaşındayım
- i am sixteen years old
- ben tek başınayım
- I am alone
- ben turistim
- I'm a tourist
- ben ve ailem için rezervasyon yapılmıştı
- Reservations have been made for me and my family
- ben yabancıyım
- I'm a foreigner
- ben yapmam
- nothing doing
- ben yağı
- oil of ben
- ben yemem
- i don't buy it
- ben ödeme yaptım
- I have already paid
- ben ısmarlıyorum
- my shout
- ben ısmarlıyorum
- it's my treat
- ben ısmarlıyorum
- it is my treat
- ben şeklinde olan
- (Tıp) nevoid
- ben-benzerlik
- (Pisikoloji, Ruhbilim) egomorphism
- neden ben
- why me
- sen ve ben
- you and me
Nobody talks to Tom except you and me.
- Sen ve ben hariç hiç kimse Tom'la konuşmuyor.
It's just you and me.
- Bu sadece sen ve ben.
- öteki-ben
- (Felsefe) alter-ego
- siyah ben
- I'm black
- Allah bana, ben de sana
- (Konuşma Dili) I'll pay you my debt when l can get some money
- alçacık/küçük dağları ben yarattım demek
- to be very conceited
- biletleri ben alırım
- I'll get the tickets
- bir ben, bir de Allah bilir
- (Konuşma Dili) Only God knows what I've gone through
- bu akşam yemeği ben ısmarlıyorum
- I treat you to dinner this evening
- bunu ben ısmarlamadım
- I didn't order this
- efendim nerede, ben nerede? My dear fellow/lady, you completely misunderstand me
- (said jocularly)
- herkes için ben ödüyorum
- I am paying for everyone
- küçük dağları ben yarattım demek
- to be very conceited, be very full of oneself
- küçük dağları ben yarattım demek
- to suffer from a swollen head
- küçük dağları ben yarattım demek
- think oneself no small potatoes
- nasıl ki just as ..., so ...: Nasıl ki ben acı çektim, sen de acı çekeceksin
- Just as I suffered, so too will you
- ne diye ...? Why ...?/For what purpose ...?: Ne diye ben gideyim? Why should I
- be the one to go? Ne diye gideyim? What's the point in my going?/For what purpose am I to go?
- sen giderken ben geliyordum
- (Konuşma Dili) You can't fool me; I can foresee your every move
- sen sağ, ben selamet
- (Konuşma Dili) The job's over and done with
- sen yap ben de yaparım
- I double dare you!
- sensiz ben bir hiçim
- i'm nothing without you
- İstanbul kazan, ben kepçe
- (Konuşma Dili) I left no stone unturned in Istanbul