Our lives are determined by our environment.
- Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.
They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
They set the time and place of the wedding.
- Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter.
- Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.
Can you identify which coat is yours?
- Hangi ceketin seninki olduğunu belirleyebilir misin?
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
The lawyer determined his course of action.
- Avukat eylemin rotasını belirledi.
I'd like to determine the value of this painting.
- Bu tablonun değerini belirlemek isterim.