One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
Our lives are determined by our environment.
- Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
They set the time and place of the wedding.
- Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do.
- Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.
A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter.
- Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
I'd like to determine the value of this painting.
- Bu tablonun değerini belirlemek isterim.