belirginleştirmek

listen to the pronunciation of belirginleştirmek
التركية - الإنجليزية
(Hukuk) refine
set off
to make clear, to crystallize
relieve
signalize
concretize
crystallize
set
make explicit
belirgin
distinct

Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits. - Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.

Tom has a distinctive scar under his right eye. - Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.

belirgin
(Askeri) significant
belirgin
explicit
belirgin
clear

George has made his position clear. - George pozisyonunu belirginleştirdi.

belirgin
(Jeoloji) apparent

Tom had no apparent injuries. - Tom'da belirgin yaralanmalar yoktu.

The company turned him down for no apparent reason. - Şirket belirgin bir sebep olmadan onu geri çevirdi.

belirgin
{s} distinctive

Tom has a distinctive scar under his right eye. - Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.

belirgin
prominent

The Serpent Bearer is an outspread but not very prominent constellation. - Serpent Bearer yayılmış fakat çok belirgin olmayan bir takımyıldızı.

belirgin
marked

The party was a marked success. - Parti belirgin bir başarıydı.

Life has improved markedly. - Hayat belirgin şekilde gelişti.

belirgin
evident

The influence of the Arabic language is quite evident in the Spanish language. - Arapçanın etkisi İspanyolcada oldukça belirgindir.

Anne's mortification was as evident as Gilbert's satisfaction. - Anne'in moral bozukluğu Gilbert'in memnuniyeti kadar belirgindi.

belirgin
conspicuous
belirgin
(Denizbilim) characteristic
belirgin
(İnşaat) specific

Nothing was very specific. - Hiçbir şey çok belirgin değildi.

belirgin
thick
belirgin
(Dilbilim) relevant
belirgin
net
belirgin
(Konuşma Dili) as clear as crystal
belirgin
{s} manifest
belirgin
positive
belirgin
salient

Unfortunately, munificence is not one of the salient features of my husband. - Ne yazık ki, cömertlik kocamın belirgin özelliklerinden biri değil.

belirgin
upfront
belirgin
clean-cut
belirgin
sharp-cut
belirgin
pronounced
belirgin
clear, evident, explicit, prominent, marked
belirgin
clear-cut
belirgin
blazing
belirgin
(Hukuk) explicitly
belirgin
clear, evident
belirgin
sharp cut
belirgin
clearcut
belirgin
clear cut
التركية - التركية
Belirgin duruma getirmek
Belirgin
kabartılı
belirgin
Belirmiş durumda olan, besbelli, açık, bariz, sarih
belirgin
Belirmiş durumda olan, besbelli, açık, bariz, sarih: "Hüzünlü bakışlarının daha belirgin hâle getirdiği iri, siyah, ceylan gözleriyle ... alımlı da sayılabilirdi."- E. Bener
belirginleştirme
Belirgin duruma getirme
belirginleştirmek
المفضلات