Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
- A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.
Onlar görmek inanmaktır diyorlar.
- They say that seeing is believing.
Bir aptal her zaman başkalarının aptal olduğuna inanmaktadır.
- A fool always believes that it is the others who are fools.
Ona inanmakla aptallık ettin.
- It was stupid of you to believe in him.
Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
- Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.
- Even people who don't believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader.
Ona ne kadar inanıyorsun?
- How much do you believe him?
O, Ben'in sözlerine inanmadı.
- He didn't believe Ben's words.
Bana göre buna inanmak zor.
- I find this hard to believe.
If you believe the numbers, you'll agree we need change.
I believe in faeries.
I believe there is life after death.
I believe it might rain tomorrow.(This definition is the same as to accept as true, but for a likely event might rain tomorrow).
... believing they simply didn't get it. ...
... in human nature believing the kindness of it and ...