Onun güçlü dini inançları vardı.
- He had strong religious beliefs.
İnançlarım uğruna hiçbir zaman ölmezdim çünkü yanılıyor olabilirim.
- I would never die for my beliefs because I might be wrong.
Onlar inançlarında fanatik.
- They are fanatical in their beliefs.
Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.
- His father would never sanction his engagement to a girl who did not share the same religious beliefs as their family.
Yaygın inanışın aksine Tom çok saf değildir.
- Contrary to popular belief, Tom isn't that naive.
Onun güçlü dini inançları vardı.
- He had strong religious beliefs.
Ateizm dinî bir inanç değildir.
- Atheism isn't a religious belief.
I can't do that. It's against my beliefs.
My belief that it will rain tomorrow is strong.
She often said it was her belief that carried her through the hard times.
... so do new beliefs. ...
... when we have negative beliefs about our health-- ...