belgeli

listen to the pronunciation of belgeli
التركية - الإنجليزية
credentialed
dismissed from school
(Dilbilim) definite
dismissed (from school) for repeated failures
documented; dismissed from school
documentary
qualified
documented
{s} certificated
belge
document

He died soon after he received the documents. - Belgeleri aldıktan kısa bir süre sonra öldü.

The document was distributed to all department heads. - Belge tüm bölüm başkanlarına dağıtıldı.

belgeli kredi
documentary credit
belgeli devir
(Ticaret) certified transfer
belgeli itibar kredisi
(Ticaret) documentary acceptance credit
belgeli içdenetçi
(Kanun) certified internal auditor
belgeli iştira senedi
(Ticaret) negotiating documentary bill
belgeli turizm işletmesi
(Turizm) licensed tourism establishment
belgeli turizm yatırımı
(Turizm) licensed tourism investment
belgeli yatak
(Turizm) certificated-bed
belgeli çek
(Kanun) documentary check
belge
documentary

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

I will watch a documentary. - Bir belgesel izleyeceğim.

belge
deed
belge
record

The document records that the war broke out in 1700. - Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.

belge
card

Tom entered the conference room, carrying a large cardboard box full of documents. - Tom konferans odasına girdi, belgelerle dolu büyük bir karton kutu taşıyordu.

belge
{i} certificate

May I see your birth certificate? - Doğum belgeni görebilir miyim?

After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification. - Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.

belge
questionnaire
belge
label
belge
certification
belge
(Ticaret) warrant
belge
(Bilgisayar) doc

President Lincoln wrote all five of these documents. - Başkan Lincoln bu belgelerin tüm beşini yazdı.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

belge
(Politika, Siyaset) act

This document was actually written by Tom. - Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.

belge
(Politika, Siyaset) written record
belge
(Ticaret) documentation
belge
title
güven belgeli subay
(Askeri) accredited officer
belge
{i} present
belge
testiness
belge
transcript
belge
{i} letter
ataması yapılmamış belgeli vaiz
licentiate
belge
note

A note was attached to the document with a paper clip. - Bir not bir ataş ile belgeye tutturuldu.

belge
voucher
belge
document, certificate
belge
reference
belge
muniment
belge
instrument
belge
brief

Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents. - Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.

belge
(Hukuk) act, certificate, document, instrument, credentials (a red pass)
belge
sheepskin
güven belgeli muhabir
(Askeri) accredited correspondent
التركية - التركية
İki yıl üst üste sınıfta kaldığı için okula devam etme hakkını yitirerek belge alan (öğrenci)
Belgesi olan (kisme)
BELGE
(Osmanlı Dönemi) Bak: Vesika
Belge
(Hukuk) VESİKA
belge
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman
belge
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman: "Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu."- T. Buğra
belgeli
المفضلات