belgeler

listen to the pronunciation of belgeler
التركية - الإنجليزية
Documents

President Lincoln wrote all five of these documents. - Başkan Lincoln bu belgelerin tüm beşini yazdı.

Divide the pile of documents equally, and take them one by one to either side of the room. - Belgelerin yığınını eşit şekilde böl, ve onları birer birer odanın her iki tarafına koy.

(Ticaret) papers

Tom hid some papers behind his back. - Tom arkasında bazı belgeler sakladı.

Will you hand the papers around? - Belgeleri dolaştırır mısın?

instruments
muniments
portfolio
belge
document

President Lincoln wrote all five of these documents. - Başkan Lincoln bu belgelerin tüm beşini yazdı.

The document was distributed to all department heads. - Belge tüm bölüm başkanlarına dağıtıldı.

belgeler karşılığı avans
(Ticaret) advance against documents
belgeler karşılığı ikraz
(Ticaret) loan against documents
belgeler karşılığı ödeme
(Ticaret) cash against documents
belgeler kümesi
(Bilgisayar) set of documents
belgeler menüsü
(Bilgisayar) documents menu
belgeler ve dosyalar
(Bilgisayar) docs and files
belge
documentary

I will watch a documentary. - Bir belgesel izleyeceğim.

I'm watching a documentary. - Bir belgesel izliyorum.

belge
deed
belge
record

The document records that the war broke out in 1700. - Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.

belge
card

Tom entered the conference room, carrying a large cardboard box full of documents. - Tom konferans odasına girdi, belgelerle dolu büyük bir karton kutu taşıyordu.

belge
{i} certificate

Upon receiving your Certificate of Eligiblity, please come to the Japanese Embassy in London. - Yeterlilik Belgeni aldıktan sonra, lütfen Londra'daki Japon Büyükelçiliği'ne gel.

After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification. - Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.

belge
questionnaire
belge
label
belge
certification
belge
(Ticaret) warrant
belge
(Bilgisayar) doc

The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them. - Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.

The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor. - Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.

belge
(Politika, Siyaset) act

This document was actually written by Tom. - Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.

belge
(Politika, Siyaset) written record
belge
(Ticaret) documentation
belge
title
istenilen belgeler
documents required
belge
{i} present
belge
testiness
belge
transcript
belge
{i} letter
asıl belgeler
(Hukuk) original acts
bağlayıcı belgeler
(Hukuk) binding instrument
belge
note

A note was attached to the document with a paper clip. - Bir not bir ataş ile belgeye tutturuldu.

belge
voucher
belge
document, certificate
belge
reference
belge
muniment
belge
instrument
belge
brief

Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents. - Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.

belge
(Hukuk) act, certificate, document, instrument, credentials (a red pass)
belge
sheepskin
harekata yönelik belgeler
(Askeri) operational documents
sahte belgeler
(Hukuk) false documents
usulü belgeler
(Hukuk) procedural documents
التركية - التركية

تعريف belgeler في التركية التركية القاموس.

BELGE
(Osmanlı Dönemi) Bak: Vesika
Belge
(Hukuk) VESİKA
belge
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman
belge
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb. vesika, doküman: "Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu."- T. Buğra
belgeler
المفضلات