bekleyerek

listen to the pronunciation of bekleyerek
التركية - الإنجليزية
biding
waiting

She stood waiting for me for a long time. - Uzun bir süre beni bekleyerek durdu.

I spent the whole morning waiting for something to happen. - Bütün sabahı bir şey olmasını bekleyerek geçirdim.

expectantly
bekle
expect

Don't expect too much. - Çok fazla şey bekleme.

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

bekle
hold on

Hold on a minute, please. - Bir dakika bekle,lütfen.

If you hold on a moment, I will get Jane on the phone. - Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım.

bekle
hang on

We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute? - Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?

Hang on a minute. I'll call Jimmy. - Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

bekle
wait

You shouldn't wait here. - Burada beklememen gerekir.

Please wait half an hour. - Lütfen yarım saat bekle.

bekle
held on
bekle
{f} expected

It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less. - Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.

Students are expected to stay away from dubious places. - Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekle
{f} waiting

There were five patients in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

Waiting for a bus, I met my friend. - Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.

bekle
await

Go over there, and await further instructions. - Oraya git ve daha fazla talimat bekle.

Awaiting your quick response . . . - Hızlı yanıtın bekleniyor.

bekle
bide

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

I'll wait for him for an hour. - Onu bir saat bekleyeceğim.

Please wait for me at the station. - Lütfen beni istasyonda bekleyin.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries. - Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

I'll look forward to it. - Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
bekleyerek
المفضلات