Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
Did that hotel meet your expectations?
- Otel beklentilerini karşıladı mı?
The math homework proved to be easier than I had expected.
- Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
Can you hold on a little longer?
- Biraz daha bekler misiniz?
Please hold on a moment.
- Lütfen biraz bekleyin.
Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
- Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
Hang on till I get to you.
- Seni alana kadar bekle.
Carlos waited a moment.
- Carlos bir müddet bekledi.
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less.
- Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.
The garden was larger than I had expected.
- Bahçe beklediğimden daha büyüktü.
Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
- Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
Waiting for a bus, I met my friend.
- Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.
We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
Awaiting your quick response . . .
- Hızlı yanıtın bekleniyor.
We need to bide our time.
- Zamanımızı beklemeliyiz.
We just need to bide our time.
- Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.
Please wait for thirty minutes.
- Lütfen yarım saat bekle.
Please wait for five minutes.
- Lütfen beş dakika bekle.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
I'll look forward to it.
- Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
- Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.