beklerken

listen to the pronunciation of beklerken
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) wait for

Would you like a drink while we wait for the others to arrive? - Biz diğerlerinin gelmesini beklerken bir içki ister misin?

pending
beklerken nerede oturabilirim
Where can I sit down for a while
ben beklerken bu pantolonları ütüler misiniz
Can you press these pants while I wait
ben beklerken tamir edebilir misiniz
Can you repair this while I wait
bekle
expect

You can't expect me to always think of everything! - Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

Did that hotel meet your expectations? - Otel beklentilerini karşıladı mı?

bekle
hold on

Hold on a minute, please. - Bir dakika bekle,lütfen.

Hold on a moment, please. - Biraz bekleyin, lütfen.

bekle
hang on

Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there. - Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.

Now, hang on a second. - Şimdi, bir saniye bekle.

bekle
wait

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

You shouldn't wait here. - Burada beklememen gerekir.

bekle
held on
bekle
{f} expected

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

The garden was larger than I had expected. - Bahçe beklediğimden daha büyüktü.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekle
{f} waiting

Five patients were in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

There were five patients in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

bekle
await

Awaiting your quick response . . . - Hızlı yanıtın bekleniyor.

Tom is in jail, awaiting trial. - Tom duruşmayı beklerken hapistedir.

bekle
bide

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

Please wait for me at the station. - Lütfen beni istasyonda bekleyin.

Please wait for thirty minutes. - Lütfen yarım saat bekle.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries. - Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
iniş izni beklerken havada dolaşmak
stooge around
siz beklerken tamir edebiliriz
We can fix it while you wait
beklerken
المفضلات