The expected storm never arrived.
Don't expect too much.
- Çok fazla şey bekleme.
The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
Can you hold on a little longer?
- Biraz daha bekler misiniz?
Hold on a moment, please.
- Biraz bekleyin, lütfen.
Now, hang on a second.
- Şimdi, bir saniye bekle.
Hang on a minute. I'll call Jimmy.
- Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
Carlos waited a moment.
- Carlos bir müddet bekledi.
It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less.
- Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.
Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
- Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
He kept me waiting for more than an hour.
- O beni bir saatten daha fazla bekletti.
We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
Tom wasn't awaiting me.
- Tom beni beklemiyordu.
Awaiting your quick response . . .
- Hızlı yanıtın bekleniyor.
We need to bide our time.
- Zamanımızı beklemeliyiz.
We just need to bide our time.
- Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.
Please wait for me at the station.
- Lütfen beni istasyonda bekleyin.
Please wait for thirty minutes.
- Lütfen yarım saat bekle.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
- Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
May we look forward to receiving your order?
- Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?