beklenmek

listen to the pronunciation of beklenmek
التركية - الإنجليزية
be supposed to
to be expected
bekle
expect

Did that hotel meet your expectations? - Otel beklentilerini karşıladı mı?

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

bekle
hold on

Can you hold on a little longer? - Biraz daha bekler misiniz?

Hold on a moment, please. - Biraz bekleyin, lütfen.

bekle
hang on

Now, hang on a second. - Şimdi, bir saniye bekle.

Hang on till I get to you. - Seni alana kadar bekle.

bekle
wait

You shouldn't wait here. - Burada beklememen gerekir.

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

bekle
held on
bekle
{f} expected

It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less. - Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekle
{f} waiting

We men are used to waiting for the women. - Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.

Five patients were in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

bekle
await

Tom wasn't awaiting me. - Tom beni beklemiyordu.

Awaiting your quick response . . . - Hızlı yanıtın bekleniyor.

bekle
bide

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

I'll wait for him for an hour. - Onu bir saat bekleyeceğim.

Please wait for five minutes. - Lütfen beş dakika bekle.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

We always look forward to Tom's annual visit. - Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

bekle
hold#on
bekle
look#forward
beklenme
expected
التركية - التركية
Bekleme işine konu olmak
Bekleme işine konu olmak: "Tiyatrodan beklenen, oyunla seyirci arasında bir bağlantı kurmaktır."- R. H. Karay
beklenilmek
beklenme
Beklenmek durumu
beklenmek
المفضلات