O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.
- At that time, Mexico was not yet independent of Spain.
Romanın son sayfasını henüz okumadım.
- I haven't read the final page of the novel yet.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Şimdilik her şey yolunda gidiyor.
- As yet, everything has been going well.
Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
- I have not heard a word from him as yet.
Şu anda hiç planın var mı?
- Do you have any plans yet?
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
- Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.
- Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce.
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Yine de gerçeği öğrenmek zorundayız.
- We have yet to learn the truth.
Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.
- I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım.
- I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.
Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
- Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.
- God, please give me chastity and continence, but not yet.