Tom evvelki gün müzede bazı ilginç kılıçlar gördü.
- Tom saw some interesting swords at the museum the day before yesterday.
Evvelki gün Osaka'ya vardık.
- We arrived in Osaka the day before yesterday.
Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
- I want to see you before you go.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi?
- Have you seen such a wonderful movie before?
Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?
- Have you made a speech in English before?
John mesleğini ailesinden daha önde tutar.
- John puts his career before his family.
O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
- He recoiled before his master's anger.
Daha önce o kızla karşılaştım.
- I've met that girl before.
Tom öncekinden daha güvende hissetmeye başladı.
- Tom started to feel more confident than before.
Önceki gün, seni bir striptiz kulübünde gördüm.
- I saw you in the strip club the day before yesterday.
Evvelce sarhoş oldum; daha da çok olacak gibiyim.
- I've been drunk before and likely will get drunk many more times.
Evlilik öncesi seks mi? Evet, Tom. Bu evlilik öncesi seks anlamına gelir.
- Premarital sex? Yes, Tom. It means sex before marriage.
Uzay teleskobu bize evreni tanımada öncesinden çok daha fazla yardım edecek.
- The space telescope will help us know the universe much better than before.
Bizim başkanımız şimdi eskiden olduğu kadar popüler değil.
- Our president is not as popular now, as he was before.
Eskiden kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk before breakfast.
Yeni bir öğretmen sınıfın önünde durdu.
- A new teacher stood before the class.
Düzinelerce insan istasyonun önünde toplandı.
- Dozens of people gathered before the station.
Biz önceden aperatifleri hazırladık.
- We prepared snacks beforehand.
Sana önceden bildireceğim.
- I'll let you know beforehand.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
- According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
Vardiyamın öncesinde sadece bir saatim var.
- I only have an hour before my shift.
Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.
- Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode.
O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
- He recoiled before his master's anger.
Adının önüne bir haç yap.
- Make a cross before your name.
Sami, çocuklarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koydu.
- Sami put the needs of his children before his own needs.
An entrepreneur puts market share and profit before quality, an amateur intrinsic qualities before economical considerations.
He stood before me.
The period before us looks grim because of the economical crisis.
In alphabetical order, cat comes before dog, canine before feline.
I've never done this before.
The case laid before the panel aroused nothing but ridicule.
He died previous to my arrival.
- He died before I arrived.