Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

becoming, fit, suitable, proper, modest

listen to the pronunciation of becoming, fit, suitable, proper, modest
الإنجليزية - التركية

تعريف becoming, fit, suitable, proper, modest في الإنجليزية التركية القاموس.

decent
{s} iyi

Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum. - I can't believe how hard it is to find decent grub around here.

Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı. - Tom got a decent grade on the test he took last week.

decent
{s} edepli
decent
{s} nazik

Sen bana karşı gerçekten naziktin. - You've been really decent to me.

İnsanlara karşı nazik olun, onlar size karşı nazik olacaklardır. - Be decent to people, and they'll be decent to you.

decent
{s} yeterli

Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz. - If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.

Tom'un çok yeterli maaşı var. - Tom has a very decent salary.

decent
{s} uygun

Mary, kıyafetin uygun mu? - Mary, are you decent?

Kendinize uygun bir takım elbise alın. - Get yourself a decent suit.

decent
kabul edilebilir
decent
{s} adam gibi

Tom iyi bir adam gibi görünüyor. - Tom seems to be a decent guy.

decent
yakışık alır
decent
makul

Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır. - A skilled mechanic earns decent wages.

Sanırım makul bir araba almamın zamanıdır. - I think it's time for me to buy a decent car.

decent
oldukça iyi

Tom oldukça iyi bir golfçüdür. - Tom is a fairly decent golfer.

Aslında oldukça iyi insanlardır. - They're actually quite decent people.

decent
iyi/terbiyeli
decent
terbiyeli

Tom oldukça terbiyeli. - Tom is pretty decent.

Hiçbir terbiyeli insan o yere gitmez. - No decent people go to that place.

decent
{s} terbiyeli, nazik; temiz, iyi
decent
{s} alçakgönüllü
decent
decently terbiye ölçüsünde
decent
(sıfat) terbiyeli, nazik, edepli, saygın, hoşgörülü, iyi kâlpli, alçakgönüllü; uygun, yeterli; iyi; adam gibi
decent
nezih bir şekilde
الإنجليزية - الإنجليزية
{a} decent