تعريف beceri في التركية الإنجليزية القاموس.
- {i} ability
He acquired the ability to speak English.
- İngilizce konuşma becerisi kazandı.
The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself.
- Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.
- feat
- ingenuity
- facility
- knack
I have the knack for learning languages.
- Benim dilleri öğrenmek için becerim var.
- handiwork
- craft
- dexterity
Playing the piano requires manual dexterity.
- Piyano çalmak el becerisi gerektirir.
- science
- artistry
- (Ticaret) proficiency
- know-how
- flair
- cunningness
- attainment
He had scientific attainments, but he didn't even know it.
- Onun bilimsel becerileri vardı ama o bile onu bilmiyordu.
- drive
- agility
- skill
He developed his English skill while he was in America.
- Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi.
This course teaches basic skills in First Aid.
- Bu kurs İlkyardımda temel becerileri öğretir.
- attainments
He had scientific attainments, but he didn't even know it.
- Onun bilimsel becerileri vardı ama o bile onu bilmiyordu.
- address
- artfulness
- resource
Tom seems resourceful.
- Tom becerikli görünüyor.
Tom is very resourceful, isn't he?
- Tom çok becerikli, değil mi?
- sports being in shape
- adroitness
- artifice
- talent, skill
- cunning
- ingeniousness
- savoir faire
- finesse
- accomplishment
- accomplishments
- art
I have absolutely no artistic skills.
- Kesinlikle sanatsal becerilerim yok.
- skill, ability, competence, faculty, facility; dexterity; agility
- faculty
- know how
- deftness
- {i} wizardry
- asset
- competence
- trick
- savoirfaire
- knowhow
- {i} sleight
- stunt
- beceri düzeyi
- skill level
- beceri gerektiren iş
- craft
- beceri testi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) ability test
- beceri denetimi
- ability assessment
- beceri dereceleri
- levels of skill
- beceri derecesi
- (Ticaret) level of performance
- beceri değerlendirme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) ability assessment
- beceri edinmek
- acquire skill
- beceri gerektiren
- able
- beceri gerektirmeyen
- unskilled
- beceri gerektirmeyen iş
- (Ticaret) unskilled work
- beceri gruplandırması
- (Pisikoloji, Ruhbilim) ability grouping
- beceri göstermek
- demonstrate skill
- beceri göstermek
- show skill
- beceri göstermek
- display skill
- beceri kazanmak
- become skilful (at something)
- beceri transferi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) skills transfer
- beceriler
- (Dilbilim) skills
Tom wanted to hone his skills as a photographer.
- Tom bir fotoğrafçı olarak becerilerini geliştirmek istedi.
Tom needs to improve his people skills.
- Tom insani becerilerini geliştirmeli.
- sosyal beceri
- social skills
- sosyal beceri
- (Pisikoloji, Ruhbilim) social competence
- fonksiyonel beceri
- Functional skill
- idari beceri
- (Ticaret) managerial skill
- mesleki beceri
- professional know-how
- mesleki beceri
- professional skill
- mesleki beceri
- occupational ability
- mesleki beceri
- professional ability
- mesleki beceri
- occupational skill
- pratik beceri
- practical skill