Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
O düzenli bir güzellik.
- She is a regular beauty.
Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
- Mrs. Smith was a famous beauty.
O araba gerçek bir güzelliktir.
- That car is a real beauty.
Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.
- Japan is famous for her scenic beauty.
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
- Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Annem güzellik salonuna gitti.
- My mother has gone to the beauty shop.
O bir güzellik salonu çalıştırıyor.
- She runs a beauty shop.
O, güzellik salonuna gitti.
- She went to the beauty parlor.
Buraya yakın iyi bir güzellik salonu önerebilir misin?
- Could you suggest a good beauty parlor near here?
Güzellik salonu cumartesi günleri doludur.
- The beauty salon is full on Saturdays.
Haftada en az bir kez güzellik salonuna gider.
- She goes to the beauty salon at least once a week.
Tom sadece güzel kızlardan hoşlanıyor.
- Tom likes only beautiful girls.
O en güzel çiçekten hoşlanır.
- He likes the most beautiful flower.
Gökyüzünün harika rengi az sonra yok oldu.
- The beautiful color of the sky soon faded away.
Piknik için harika bir gün, değil mi?
- Isn't it a beautiful day for a picnic?
Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- The church was beautifully decorated with flowers.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
Hile çok güzel çalıştı.
- The trick worked beautifully.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
- Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
Onun kadar güzel bir şekilde Çince yazan birini bulmak zordur.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
Bunun güzel bir şekilde üstesinden geldin.
- You handled that beautifully.
Kiraz çiçekleri çok güzeldir.
- Cherry blossoms are very beautiful.
Çiçekler o kadar narin ve güzeldir ki şiirler ve metaforlar olmadan onlar hakkında konuşamazsın.
- Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
Chris is a beauty.
It's the long weekend. Beauty!.
The beauty of the deal is it costs nothing!.
He made a beauty pass through the neutral zone.
What a goal, what a beauty.
I know I ought to be taking a beauty sleep, she thought, so I'll be all fresh and fine for the evening..
But eager as Kate was for her beauty sleep, the light burned late in her room.
1. In today's corporate world, fashionistas prefer a small jeweled or precious metal beauty booger instead of a nose ring.
2. Dad, can I have a diamond beauty booger for my birthday? All my friends have them, please please please please?.
The time for the bathing beauty had arrived. Botticelli's Venus, born of the salty brine, was dressed in nothing but splendor.
Beautiful! What a catch! (referring to an athlete catching a ball).
Beautiful! I dropped the soup on the floor!.
The skater performed a beautiful axel.
... That's the beauty of the game. ...
... because of its beauty this site so much sought after spot for filmmakers cassava ...