Ne güzel bir gökkuşağı!
- What a beautiful rainbow!
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
Tom sadece güzel kızlardan hoşlanıyor.
- Tom likes only beautiful girls.
O en güzel çiçekten hoşlanır.
- He likes the most beautiful flower.
Aşk harika ve güzeldir.
- Love is wonderful and beautiful.
Bu tırtıl harika bir kelebek olacak.
- This caterpillar will become a beautiful butterfly.
Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
- Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Çiçekler o kadar narin ve güzeldir ki şiirler ve metaforlar olmadan onlar hakkında konuşamazsın.
- Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
O gerçek bir güzellik.
- She is a real beauty.
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
Ukraynalı kızlar, dünyanın en güzel kızlarıdır.
- Ukrainian girls are the most beautiful girls in the world.
Siyah saçlı güzel kız parkta idi.
- The beautiful girl with black hair was in the park.
Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
- Mrs. Smith was a famous beauty.
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
O araba gerçek bir güzelliktir.
- That car is a real beauty.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- The church was beautifully decorated with flowers.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
O güzel şekilde şarkı söyleyebilir ve dans edebilir.
- She can sing and dance beautifully.
Güzel dünyayı kirlilikten korumak için ne yapmalıyız?
- What should we do to protect the beautiful earth from pollution?
Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
- I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
Onun kadar güzel bir şekilde Çince yazan birini bulmak zordur.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
Bunun güzel bir şekilde üstesinden geldin.
- You handled that beautifully.
It looks beautiful.
Beautiful! What a catch! (referring to an athlete catching a ball).
Beautiful! I dropped the soup on the floor!.
The skater performed a beautiful axel.
Anyone who has ever met her thought she was absolutely beautiful.
After watching Saturday's final, don't you agree that soccer is still the beautiful game that Pelé called it?.
They were the beautifulest boys I ever laid eyes on, and uncle sot great store by them.
Chris is a beauty.
It's the long weekend. Beauty!.
The beauty of the deal is it costs nothing!.
He made a beauty pass through the neutral zone.
... comes through. I think that's what makes somebody beautiful. And I've never felt like there's ...
... And it's a beautiful explore experience where you can say, ...