تعريف beaming في الإنجليزية التركية القاموس.
- parlak
- sevinçle parlayan (yüz)
- {f} ışı
- {s} ışık saçan
- (sıfat) ışık saçan
- beam
- (Mühendislik) kiriş
Bu kirişler çatının ağırlığını taşımazlar.
- These beams will not carry the weight of the roof.
Cimnastikçi denge kirişi üzerinde kaydı.
- The gymnast slipped on the balance beam.
- beam
- ışın
Katot ışınları elektron ışınlarıdır.
- Cathode rays are beams of electrons.
Işık ışınları bulutların arasında parlıyordu.
- Beams of light shone through the clouds.
- beaming with joy
- s. gözlerinin içi gülen, sevinçle gülümseyen
- beaming with joy
- sevinçle gülümseyen
- beaming with joy
- gözlerinin içi gülen
- beam
- {i} huzme
- beam
- {f} ışık saçmak
- beam
- gözleri parlamak
- beam
- {f} yayın yapmak
- beam
- ışık
Cadı bir büyü yaptı ve asasından dışarı bir ışık demeti fırladı.
- The witch cast a spell and a beam of light shot out of her wand.
Penceremden parlayan bir ışık demeti ile uyandırıldım.
- I was wakened by a beam of light shining through my window.
- beam
- çulha silindiri
- beam
- levent
- beam
- (Jeoloji) ışık hüzmesi
- beam
- neşretmek
- beam
- yayımlamak
- beam
- saçmak (ışık)
- beam
- kirişli
- beam
- (Askeri) en
- beam
- (Askeri,Telekom) hüzme
- beam
- yanlış
- beam
- gülümse
- beam
- levende sarmak
- beam
- (Askeri) tam genişlik
- beam
- (Çevre) ışın huzmesi
- beam
- yayılmak
- beam
- ok
- beam
- sinyal
- beam
- (Hayvan Bilim, Zooloji) geyiğin boynuz kökü
- beam
- yüzü sevinçle parlamak
- beam
- yaymak
- beam
- demet
Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
- A beam of sunlight came through the clouds.
Cadı bir büyü yaptı ve asasından dışarı bir ışık demeti fırladı.
- The witch cast a spell and a beam of light shot out of her wand.
- beam
- gülümsemek
- beam
- ışıldamak
- beam
- kalas
- beam
- dalga
- beam
- (ünalgı/sınalgı) dalgaları göndermek
- beam
- parıldamak
- beam
- tek yönde yollanan ünalgı dalgaları
- beam
- {f} ışık yay
- beam
- parlamak
- beam
- sevimli ve içten bakış
- beam
- iletmek
- beam
- gülüş
- Beam
- yaygı
- beam
- Araba veya saban oku
- beam
- Geyiğin boynuzu
- beam
- kiriş, hatıl, putrel
- beam
- direk
- beam
- {i} işin
- beam
- (İnşaat) Kolon
- beam
- (den.) kemere
- beam
- (den.) kemere; geyiğin boynuz
- beam
- Terazi kolu
- beam
- şua, işin (radyo,güneş)
- beam
- huzmeler
- beam
- kökü be on her beam ends alabora olurcasına yana yatmak
- beam
- {i} araba/saban oku
- beam
- mertek
- beam
- {i} den. kemere
- beam
- {i} kemere
- beam
- {i} tatlı bakış
- beam
- {f} sinyâl vermek
- beam
- doğru
- beam
- ışık demeti
Penceremden parlayan bir ışık demeti ile uyandırıldım.
- I was wakened by a beam of light shining through my window.
Cadı bir büyü yaptı ve asasından dışarı bir ışık demeti fırladı.
- The witch cast a spell and a beam of light shot out of her wand.
- beam
- {i} radyo sinyalleri
- beam
- off the beam doğru
- beam
- {i} ışı
Işık ışınları bulutların arasında parlıyordu.
- Beams of light shone through the clouds.
Penceremden parlayan bir ışık demeti ile uyandırıldım.
- I was wakened by a beam of light shining through my window.
- beam
- (Nükleer Bilimler) huzme,kiriş,ışın demeti,demet
- beam
- geyigin boynuz
- beam
- on the beam doğru yönde
- beam
- {f} ışımak
- beam
- (Askeri) RADYOFAR SİNYALİ, RADYORENÇ BACAK GENİŞLİĞİ: Bir radyorenç istasyonu tarafından, tayyarelerin seyrüseferine yardım için gönderilen bir telsiz sinyali
- beam
- şua
- beam
- {f} s_h.gülümse+e.ışı
- beam
- hatıl
- beam
- {i} saban oku
- beam
- {i} kalça genişliği
- beam
- {f} (yüzü sevinçle) parlamak
- beam
- parlama
- beam
- (Tıp) Işın 8güneş ve röntgen
- beam
- tek yönde
- beam
- işık hüzmesi
- beam
- (fiil) ışımak, ışık saçmak, parlamak, sinyâl vermek, yayın yapmak, gözleri parlamak, gözlerinin içi gülmek