Bütün gece ayakta olmak istemiyorum.
- I don't want to be up all night.
6.30'a kadar ayakta olmak zorundayım.
- I have to be up by 6:30.
Bir yabancı onun yanına yaklaştı ve saati sordu.
- A stranger came up to her and asked her the time.
O onun yanına gitti ve tokalaştı.
- He went up to her and they shook hands.
Noele kadar bir araba almak için yeterli para biriktirmeliydim.
- I ought to have enough money saved up to buy a car by Christmas.
Oldukça yeterli olduğumu hissetmiyorum.
- I am not feeling quite up to par.
%30 a varan indirimler - Save up to 30%.
%30 a varan indirimler - Save up to 30%.
O, iş için uygun değil.
- He is not up to the task.
Onun işi standartlara uygun değil.
- His work is not up to standard.
Tuhaf bir adam bize doğru geldi.
- A strange man came up to us.
Köpek koşarak bana doğru geldi.
- The dog came running up to me.
Oğlum şu an yüze kadar sayabiliyor.
- My son can count up to a hundred now.
Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- My son can already count up to one hundred.
Are you up to lifting something that heavy?.
There’s only one rooted tree with two leaves, up to ordering.
It's up to the prosecution to prove that the defendant is guilty.
You can make up to five copies.
It’s up to you whether to get the blue one or the red one.
Go up to the counter and ask.
What have you been up to?.