Sen çok anlayışlıydın.
- You've been so understanding.
Tom çok anlayışlıydı.
- Tom has been very understanding.
Tom ve Mary'nin bir anlayışı var.
- Tom and Mary have an understanding.
Tom'un kesinlikle bu konu ile ilgili daha iyi bir anlayışı var.
- Tom certainly has a better understanding of this matter than I do.
Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
- I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Cevaplar, anlama yetisinin farklı derecelerini gösterir.
- Answers display different degrees of understanding.
Sanırım mutabakata varabileceğiz.
- I think we'll be able to come to an understanding soon.
İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.
- As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.
Dostluk karşılıklı anlayışla oluşur.
- Friendship consists of mutual understanding.
Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
- Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Onlar bir anlaşmaya vardı.
- They came to an understanding.
Bir anlaşmamız olduğunu düşündüm.
- I thought we had an understanding.
According to my understanding, the situation is quite perilous. I wonder if you see it this way, too.
I thought we had an understanding - you do the dishes, and I throw the trash.
He showed much understanding when he found out of my troublesome familial history.
Comprehension is fundamental.
- Understanding is essential.
... injecting some %uh this understanding and support so weak reading ...
... to understand better the world around you. That’s understanding. Secondly, ...