Şüphesiz, o bir şoktu.
- It was a shock, to be sure.
Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
- It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
Bu metot kesin çalışacaktır.
- This method is sure to work.
Senin planın başarılı olacağı kesin.
- Your plan is sure to succeed.
Formu imzaladığınızdan ve mühürlediğinizden emin olun.
- Please be sure to sign and seal the form.
Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğundan emin olun.
- Be sure to turn off the gas before you go out.
Ne olacağını anladığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure you understand what's going to happen.
Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure that you're doing this because you want to.
... And we've made sure to give you choice. ...
... And my friend Katie asked me to be sure to give her call ...