Onlar onu kayıp kabul ettiler.
- They gave him up for lost.
En yakın kayıp eşya bürosu nerede?
- Where is the nearest lost and found?
O, kaybolmuş ve rahatsız hissetti.
- He felt lost and uncomfortable.
Tom kaybolmuş görünüyordu.
- Tom seemed to be lost.
Tom biraz dalgın görünüyor.
- Tom looks a little lost.
Birçok eski teknoloji ortaçağda kaybedildi.
- Many ancient technologies were lost during the Middle Ages.
Birçok Roma teknolojisi ortaçağ sırasında kaybedildi.
- Many Roman technologies were lost during the Middle Ages.
Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
- It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
Tom biraz düşünceye dalmış gibi görünüyordu.
- Tom looked a little lost.
Ne dedin? Özür dilerim, düşünceye dalmışım.
- What did you say? I'm sorry, I was lost in thought.
Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler.
- They lost no time in leaving their home.
Bütün paramı kaybettim.
- I've lost all my money.
Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.
- Tom looks lost and confused.
Nicholas Biddle savaşın kaybedilmiş olduğunu görmeye başladı.
- Nicholas Biddle began to see that the battle was lost.
Gülümseme olmayan bir gün, kaybedilmiş bir gündür.
- A day without smiling is a day lost.
Deep beneath the ocean, the Titanic was lost to the world.
... for the families in Afghanistan that have lost the main breadwinner? Is it done that ...
... lost online. ...