Sadece verilmiş 30 dakikada, soruların hepsini cevaplayamazdık.
- Given only thirty minutes, we couldn't answer all the questions.
Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
- Allen was given a problem that was impossible to solve.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
Tom'a yılda üç kez ikramiye verilir.
- Tom is given a bonus three times a year.
Bana ikinci bir şans veriliyor.
- I'm being given a second chance.
Ben eski trombonumu Tom'a vermeliydim.
- I should've given Tom my old trombone.
Tom, Mary'ye eski gitarını vermeliydi.
- Tom should've given Mary his old guitar.
Yukarıda verilen örneğe bak.
- See the example given above.
Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.
- A promise given under a threat is worthless.
Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- Food and blankets were given to the refugees.
Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
- We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.
- The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
- Allen was given a problem that was impossible to solve.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
... given a copy of it to work with. ...
... a lecture that I had given to the American Economic Association when I was the United ...