İleri gitmeye cesaret edemedim.
- I dared not go forward.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
O, öne doğru bir adım attı.
- He took a step forward.
Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
- She stepped forward to shake his hand.
Lütfen incelemesi için belgeyi idari ofise gönderin.
- Please forward the document to the administrative office for review.
Lütfen bu mesajı seminer bilgisiyle birlikte şirketinizdeki uygun yöneticilere gönderin.
- Please forward this message along with the seminar information to the appropriate managers in your firm.
Tom ileriye doğru birkaç adım attı.
- Tom took a few steps forward.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Forvet oyuncusu gol attı.
- The forward kicked a goal.
Bu, ileriye yönelik büyük bir adımdır.
- This is a big step forward.
Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
- She stepped forward to shake his hand.
O, öne doğru bir adım attı.
- He took a step forward.
The bus driver told everyone standing up to move forward.
I'll be glad to forward your mail to you while you're gone.
The fire was confined to the forward portion of the store.
I thought his suggestion that we move in together was rather forward.
... as we move forward, but I would argue it's the ...
... But fast forward to about seven years ago. ...