Burada olduğumuz için şanslıydık.
- You were fortunate to be here.
Tom kendinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için zamanının çoğunu harcamaya gönüllüydü.
- Tom volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Bereket versin ki, hiçbir can kaybı olmadı.
- Fortunately, no lives were lost.
Bereket versin ki Tom kazada ölmedi.
- Fortunately, Tom didn't die in the accident.
... That industry changes, and you were fortunate enough to be able ...
... We are very, very fortunate at Google to have two platforms, ...