Gezegendeki su miktarı sabit kalır.
- The amount of water in the planet remains constant.
Birçok astronom çeşitli farklı teknikler kullanarak Hubble sabitini ölçmek için çok çalışıyor.
- Many astronomers are working hard to measure the Hubble constant using a variety of different techniques.
Evi terk ettiğinden beri hayat onun için daimi bir mücadele haline geldi.
- Life seems to have been a constant struggle for her ever since she left home.
Bu dünyada daimi tek şey değişimdir.
- The only thing constant in this world is change.
Karısı ona sürekli dırdır ediyor.
- His wife nags him constantly.
O çocuğun sürekli çığlığı saçlarımı ağarttı.
- That child's constant screaming gives me gray hairs.
Konstantinopolis'in fethi, Orta Çağ'ın sonunu işaret eder.
- The conquest of Constantinople marks the end of the Middle Ages.
Konstantinopolis 1453'te Osmanlı Türklerinin eline düştü.
- Constantinople fell to the hands of the Ottoman Turks in 1453.
Değişim değişmeyen tek şeydir.
- Change is the only constant.
... this suburb accommodates a constant flow of peasants from anatolia leave their ...
... in constant evolution ...