Buz makinesi arızalı.
- The ice machine is broken.
Arızalı bir araba yolun ortasında duruyordu.
- A broken-down car was standing in the middle of the road.
Bu pencere bir aydır kırıktır.
- This window has been broken for a month.
Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti.
- He got a broken jaw and lost some teeth.
Piyano tellerinden birisi kırılmış.
- One of the piano strings is broken.
Nakliye sırasında kırılmış olmalı.
- It must have been broken during shipping.
O, bozuk bir kamera buldu.
- He found a broken camera.
Tom bozuk radyoyu tamir etti.
- Tom fixed the broken radio.
Ben sözleşmeyi bozulmuş olarak görüyorum.
- I regard the contract as having been broken.
Bana, saatim bozulmuş gibi geldi.
- It occurred to me that my watch might be broken.
Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir.
- Better a broken promise than none at all.
Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.
Bu pencere bir aydır kırıktır.
- This window has been broken for a month.
Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man.
Savaş mahkumu olarak yedi yıl geçirdikten sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- Having spent seven years as a prisoner of war, Tom was a broken man.
Bu saçmalığı bilmemi mi bekliyorsun?
- You expect me to know this stuff?
Tüm bu Yeni Çağ saçmalıkları gerçekten garabet.
- All that New Age stuff is really weird.
Oh man! That is just broken!.
I think my shaver is broken.
The bankruptcy and divorce, together with the death of his son, left him completely broken.
Tomorrow broken skies.
A dog bit my leg and now the skin is broken.
My arm is broken.
It must have been broken during shipping.
- It must've been broken during shipping.
If it ain't broke, don't fix it.
- If it isn't broken, don't fix it.
... the tightness hanson which i felt that my heart has broken ...
... YOU KNOW, YOU'RE JUST A LITTLE BEE WITH BROKEN WINGS, ...