Herkes hız limitine uyuyordu, bu yüzden ilerde muhtemelen bir hız tuzağı olduğunu biliyordum.
- Everybody was obeying the speed limit, so I knew there was likely a speed trap ahead.
Okul iki kilometre ilerde.
- The school is two kilometers ahead.
Programın bir hafta ilerisindeyiz.
- We're a week ahead of schedule.
Saatimi bir saat ileri aldım.
- I set my watch ahead one hour.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Gerçekten önceden telefon etmeliydin.
- You really should've phoned ahead.
Raffle's'da yemek yemek istiyorsan, haftalar önceden rezerve ettirmelisin.
- If you want to eat at Raffle's, you must reserve weeks ahead.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
O, kendi sınıfında İngilizcede öndedir.
- He is ahead of his class in English.
Ben önde kırmızı bir araba görüyorum.
- I see a red car ahead.
Bir kilometre ileride bir benzin istasyonu var.
- There is a gas station is one kilometer ahead.
Zor kararlar ileride yatar.
- Tough decisions lie ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Siz önden koşabilirsiniz, ben daha sonra size yetişirim.
- You can run on ahead and I'll catch you up later.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.
Just ahead you can see the cliffs.
He is far ahead of his class in math.
... So we'll go ahead and roll that video. ...
... and putting party ahead of country that we're not able ...