O, muharebede yaralandı.
- He was wounded in battle.
Birçok asker savaşta kötü yaralardan acı çekti.
- Many soldiers suffered terrible wounds in the battle.
Savaş asla barışı kanıtlamamıştır.
- Battle's never proven peace.
Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.
- Tom escaped the gun battle alive and well.
Kısa bir çatışmadan sonra kasabayı ele geçirdik.
- We seized the town after a short battle.
Oğlan ciddi bir hastalıkla mücadele etti.
- The boy battled against a serious illness.
Alzheimer hastalığı ile uzun bir mücadeleden sonra Tom geçen kış vefat etti.
- Tom passed away last winter after a long battle with Alzheimer's disease.
Gerçekten bir kavga istemiyorum.
- I really don't want a battle.
Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
- We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
Greenpeace çevreyi korumak için büyük bir mücadele veriyor.
- Greenpeace is fighting an uphill battle to save the environment.
Sen bütün çarpışmaları kazanabilirsin ama savaşı kaybedebilirsin.
- You can win all the battles yet lose the war.
Ben kendi savaşımı veriyorum.
- I fight my own battles.
The cavalry, by way of distinction, was called the battle, and on it alone depended the fate of every action. - William Robertson.