basitleşmek

listen to the pronunciation of basitleşmek
التركية - الإنجليزية
to become simple, become easy to do or understand
to become ordinary, become average
to become less decorated or showy
become simple
basit
simple

The accident arose from a simple mistake. - Kaza basit bir hatadan ortaya çıktı.

He couldn't do even simple arithmetic. - O, basit aritmetiği bile yapamadı.

basit
{s} elementary
basit
easy

This easy chair is quite comfortable. - Bu basit sandalye oldukça rahattır.

There is probably an easy solution to the problem. - Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.

basit
crude

Tom said something crude about the way Mary was dressed. - Tom Mary'nin giyinme tarzı hakkında basit bir şey söyledi.

Mike made a crude table out of logs. - Mike kütüklerden basit bir masa yaptı.

basit
homely
basit
easy " kolay; elementary, basic; simple, plain" " sade; ordinary, commonplace; unimportant, small-time
basit
everyday
basit
dry
basitleşme
{i} simplification
basit
{s} basic

The rooms in this hotel are pretty basic. - Bu otelin odaları oldukça basit.

It's basically quite simple. - Bu aslında oldukça basit.

basit
unpretentious
basit
simpleminded
basit
rudimentary

Digital cameras aren't as good as rudimentary cameras. - Dijital fotoğraf makineleri basit kameralar kadar iyi değildir.

basit
surpassing
basit
(Argo) bog standard
basit
(Argo) mickey mouse
basit
unsophisticated
basit
commonplace
basit
scurrile
basit
homespun
basit
shallow
basit
{s} countrified
basit
{s} vulgar
basit
bluff
basit
cheap
basit
uncoloured
basit
artless
basit
facile
basit
plain

Mary wore a plain white dress. - Mary basit bir beyaz elbise giydi.

Tom ate plain and simple food. - Tom, sade ve basit bir yemek yedi.

basit
chaste
basit
spartan
basit
quiet
basit
{s} primitive
basit
frugally
basit
simpler

That makes everything simpler. - Bu her şeyi daha basit yapar.

Esperanto is much simpler than Interlingua. - Esperanto Interlinguadan çok daha basit.

basit
ill-bred, (someone) who's never been taught any manners
basit
jejune
basit
simple, not difficult; easy to do or understand
basit
foolproof
basit
frugal
basit
small

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

basit
ordinary, run-of-the-mill, average
basit
simplificative
basit
undemanding
basit
straightforward

That's a pretty straightforward question. - Bu oldukça basit bir soru.

basit
elemental
basit
humble
basit
potty
basit
simplistic

Now that was a simplistic answer. - Şimdi bu basit bir cevaptı.

basit
simplex
basit
simple, unadorned
basit
lowbrow
basit
arcadia
basit
undesigning
basit
native
basit
untutored
basit
backwoods
التركية - التركية
Basit duruma gelmek
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Mücerred ve münferid olup, mürekkeb ve müellef olmayan
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Edb: Aruz vezinlerinden biri
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Yaygın olan
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Kıymetsiz
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Geniş
BASİT
(Osmanlı Dönemi) Neş'eli. Güleryüzlü. Düz, arızasız, engelsiz
basit
Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan
basit
Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz: "Bu, fikirsiz, basit ve masum bir çocuk hafifliği değildi."- R. N. Güntekin
basit
Kolay: "En basit şeyi yazamayacak kadar cahildi."- H. Taner
basit
Karışık olmayan, bayağı
basit
Süssüz, gösterişsiz
basit
Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan: "Bu basit takılmalar, her seferinde onları güldürdü."- N. Cumalı
basit
Süssüz, gösterişsiz: "Üstünde basit ve kapalı bir çarşaf vardı."- A. Gündüz
basit
Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz
basit
Kolay
basit
Karışık olmayan, bayağı: "Derin hislerden uzak, basit zevklere düşkün, bütün manasıyla alafranga bir adamdı."- Y. K. Karaosmanoğlu
basitleşme
Basitleşmek işi
basitleşmek
المفضلات