Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I play bass in a jazz band.
- Bir caz orkestrasında bas gitar çalıyorum.
Tom wants to buy a bass guitar, but he doesn't have enough money.
- Tom bir bas gitar almak istiyor ama yeterli parası yok.
Are you happy with your new bass guitar?
- Yeni bas gitarından memnun musun?
He has to have his blood pressure taken every day.
- O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Tom finds it difficult to read small print.
- Tom küçük baskıyı okumayı zor buluyor.
This book will be printed next year.
- Bu kitap, gelecek yıl basılacak.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
A lot of books are published every year.
- Her yıl bir sürü kitap basılır.
We finally published the book.
- Sonunda kitabı bastık.
He pressed the button and waited.
- Butona bastı ve bekledi.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
The union is pressing for a ten-percent pay hike.
- Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.
Mistakes in the printing should be pointed out at once.
- Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.
Why did you put off the printing of my book?
- Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.