A lot of people want peace all over the world.
- Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
The dove stands for peace.
- Güvercin barış anlamına gelir.
Reconciliation among religions is the foundation of world peace.
- Dinler arasındaki uzlaşma dünya barışının temelidir.
It's easier to make war than to make peace.
- Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.
They came to make peace.
- Onlar barış yapmak için geldi.
Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
- Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.
Russia signed its own peace treaty with Germany.
- Rusya Almanya ile kendi barış antlaşması imzaladı.
After months of negotiations, the peace treaty was completed.
- Aylar süren müzakerelerin ardından, barış antlaşması tamamlandı.
At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
- Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.