Let me see what you wrote.
- Ne yazdığına bakayım.
Let me see the pictures you took in Paris.
- Paris'te çektiğiniz resimlere bir bakayım.
Let me see. What should I make for dinner tonight?.
As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Let me see what you've got.
- Neyin olduğuna bir bakayım.
Let me see the pictures you took in Paris.
- Paris'te çektiğiniz resimlere bir bakayım.