Look that word up in the dictionary.
- Sözlükte o sözcüğe bakın.
No, thank you. I'm just looking around.
- Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
Tom looked around, but didn't see anyone.
- Tom etrafına bakındı ama kimseyi görmedi.
For further information, see page 16.
- Daha fazla bilgi için, sayfa 16'ya bakın.
Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.