At a first glance it seems easy.
- İlk bakışta kolay görünüyor.
I could tell at a glance that something was wrong.
- Bir bakışta yanlış bir şey olduğunu söyleyebildim.
Let's look at the problem from a different point of view.
- Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
I can understand your point of view.
- Bakış açınızı anlayabiliyorum.
From my personal point of view, his opinion is right.
- Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
You have bedroom eyes.
- Davetkar bakışların var.
I saw the look of terror in Tom's eyes.
- Tom'un gözlerinde terör bakışını gördüm.
At first blush, Tom's suggestion seemed feasible.
- İlk bakışta, Tom'un önerisi mümkün görünüyordu.
At first sight, he seemed kind and gentle.
- İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
I caught sight of her at Shibuya.
- Onun Shibuya bakışını yakaladım.
Your way of looking at something depends on your situation.
- Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
There are other aspects.
- Diğer bakış açıları var.
This is a valid point of view.
- Bu geçerli bir bakış açısıdır.
Try to see the problem from her point of view.
- Sorunu onun bakış açısından görmeye çalış.
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
Her viewpoint is limited.
- Onun bakış açısı sınırlıdır.
You need to get a new perspective.
- Yeni bir bakış açısı elde etmelisin.
I share his political perspective.
- Onun siyasi bakış açısını onaylıyorum.
He has a very materialistic outlook on life.
- Onun hayata çok materyalist bir bakış açısı vardır.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
We had lost the overview a long time ago.
- Biz uzun zaman önce genel bakışı kaybetmiştik.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
Look into that, would you?
- Onun içine bak, ne dersin?
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.